Osmanlıca Türkçesi عثمانليجة - لسان عثمانى Lisan-ı Osmani - Osmanlı Türkçesi - Tarihi Türkiye Türkçesi - Ottoman OSMANLI osmanli turkish Türkçe TURKCE OSMANLI TURKCESI OSMANLI Türkçesi ESKI TURKCE eski türkçe ESKI YAZI alfabe elifba alphabet OSMANLICA osmanlica Turkce turkish dil lisan language klavye keyboard turk dili Q klavye Turkish Q keyboard eski Turkce eski yazi
29 Eylül 2012 Cumartesi
Osmanlıca Talik Levha
Osmanlıca Talik Levha: Konya Mevlana Müzesinden Talik Levha
Budur Dergâh-ı Mevlâna Celâl'ud-din-i ve'd dünyâ
Bu Dergâh Ka'be-i cân u cenandır cümle uşşâka
Bu meşhed nurdan derya o hazret dürre-i beyza
Hubâbı kubbe-i hazrâ disem hami itme igrâka
Bunun her evc-i pâki uç virir şems-i hakîkatden
Muhâzi her biri ma'nide tâk'ı çarh-ı bisâka
Elezdir ney-şekerden çûb-i matbah çille-keş câne
Müreccah zevk-ı hıdmet yanlarında başka ezvâka
İderler sikke ber-ser sikke-i zer-gerden istiğna
Olub bi gıll u gışş iksir-i hâs'ı pûte-i faka
Girift-i aşk olurlar bâş keserler tavk-ı teslime
Ezelden beste gelmişler visâk-ı ahd-u misâka
Yanarlar şem'i cânâne cihân-u cân bir yâna
Dönerler hemçu pervane virirler varın ihrâka
Gehfâzâd olub gamdan gecüb fikr-i dü'âlemden
Rebâb-u nâyi eylerler bedel takyıd-u itlâka
Bununla şehr-i Konya fahr ider İran-u Turana
Bu bık'a kıble-kâh-ı arzudur bunca uşşâka
Murûr-ı vakt ile hacet olub ta'mire bu hayrı
Müyesser kıldı hak Şâhenşeh-i pâkize ahlâka
Zihi kutb-ı himem sâhib-kerem Sultân Mahmud Han
Odur şems-i ziyâ-bahş-ı inayet cümle âfâka
Dil-i agâhı mail bittabi hayr-u meberrâta
Mübarek tab'ı mukbil adl'ü dâd-u rahm-u eşfâka
Kalemler münhasır ahkâm-ı adlin neşr-u tahrire
Hazâin sû besû meşgul atasın bezi u infâka
Cemâl-i şevketi tenvir-i sırr-ı sûre-i veşşems
Cebin-i tal'atı teşbîh-i rûşen subh-i berrâka
Muvaffak olduğu bişübhedir her kâr u bârından
İder her emrini tefviz zirâ rabb-ı hallâka
O şah-ı mu'ciz-âyinin nevâ-yı feyzidir herdem
İder bu nây-ı kilki böyle mazhar sırrı intaka
İki târih mülhem oldu Pertev matla'ı dilden
Sezadır benzedilse ferkadeyn şems-i işrâka
Yapıldı dergeh-i munlâ budur çün ka'be uşşâka
Tavafa gel du'a it yapdıran sultan-ı âfâka
Feyz alur dergeh-i Mevlânada Eser-i kilk-i yesârizâde
Nutk-ı niyaz bende-i işân Pertev-i nâçiz ü nâtüvân
Hattat: Yesârizâde Mustafa İzzet.
Zıvanalı 7 parça tahtanın birbirine geçmesiyle oluşturulan ahşap pano üzerine, iki sütun halinde Talik hatla altın yaldızla Pertev Paşa Divanı'ndan alınan beyitler yazılmıştır. Çerçevenin alınlığı kabartma altın yaldızlı gül ve yaprak motifleriyle süslenmiştir.
28 Eylül 2012 Cuma
Osmanlıca Spor Klübü Adı: Beşiktaş
Osmanlıca Spor Klübü Adı: Beşiktaşın Renkleri ve ilk Rozeti
Beşiktaş
1907
Yıllardır Beşiktaş’ın ilk renklerinin kırmızı-beyaz olduğu, Balkan Savaşı'nın kaybedilmesinin ardından siyah-beyaz olarak değiştirildiği söylenir. Beşiktaş tarihi ile ilgili bir çok kaynak böyle yazmaktadır. Ancak 100. yıl belgeselinin hazırlanması sırasında yapılan ayrıntılı araştırmalarda, kırmızı rengin kullanılmadığı, renklerimizin her zaman siyah-beyaz olduğu yönündeki belgeler ağırlık göstermiştir. Beşiktaş 100. Yıl Belgeseli yapımcısı Tuğrul Yenidoğan, yaptığı araştırmalar sonucunda bu tartışmalara noktayı koymuştur:
Osman Paşa Konağı’nda başlangıçta ferdi sporlar yapıldığından herhangi bir forma rengine gereksinim duyulmadı. Ancak sporcuların sayısı her geçen gün yeni katılımlarla artmaya devam edince, eğitimini Fransız mektebinde tamamlamış Mehmet Şamil Bey kurucular heyetini topladı. Okul günlerinde kullandığı, okulunun renklerini taşıyan rozeti yakasından çıkardı ve gösterdi: “Bizler de tıpkı bu rozet gibi bir rozet yaptırmalı ve Kulübümüz’de spora devam eden her azayı bu rozeti taşımaya mecbur tutmalıyız” dedi. Toplantıya katılanlar Mehmet Şamil Bey’in teklifini heyecanla kabul ettiler. Toplantının sonunda rozette yer alacak kulüp renkleri de kararlaştırıldı. Tabiatın bütünüyle birbirine zıt iki ana rengi kulüp renkleri olarak seçildi: Siyah ve Beyaz...
Beşiktaş’ın ilk rozetinin yapıldığı tarih, Fransız mektebindeki rozetlerden esinlenerek miladi yıl olarak “1906” yazıldı. Üstte Arap harfleriyle “Beşiktaş” yazarken, sağda “J”, solda “K” harfleri yer aldı. Rozetin arka yüzünde “Konstantinopolis”te yapıldığı yazılıdır ve iç tarafında rozeti yapan ustanın mührü yer almaktadır. Rozetteki armada yer alan yıldızın 6 köşeli olduğu dikkat çekmektedir. 2. Meşrutiyet’e kadar (1908) bu 6 köşeli yıldız kullanılmıştır. Bu rozet, İskender Yakak tarafından Onursal Başkanımız Süleyman Seba’ya hediye edilmiştir.
Osmanlıca Spor Klübü Amblemi: Galatasaray
Osmanlıca Spor Klübü Amblemi: Galatasaray Kürek Takımı Logosu
GS
Galatasaray Kürek Takımı Logosu:
Galatasaray kürek takımı oldukça eski bir şube, hatta kökleri futbol kulübümüzden bile daha eskiye, 1800'lü yılların sonuna dayanıyor. Basketbol, voleybol gibi branşlarımızda armamızın değiştiğini göremezsiniz. Ancak bu eski şubemizin arması, yukarıda da görüldüğü gibi farklıdır. Martı ve küreklerle biraz değiştirilmiştir. Bu eski Gayin ve Sin Osmanlıca logosunda da böyleydi. Orada da bildiğimiz Gayin Sin logosu üzerine, bir kayık ve üzerinde kürekçilerin eklendiği değişik bir arma vardı. Bu sebeple arma şimdiki haline geldiği zaman bu geleneği bozmayıp, kürek takımına daha farklı arma uygulamasını devam ettirmiş kulüp.
Osmanlı Türkçesi Lisân-ı Osmânî / لسان عثمانى
Osmanlı Türkçesi Lisân-ı Osmânî / لسان عثمانى
Türkçe yaklaşık bin yıl Arap harfleriyle yazıldıktan sonra, 1928'deki Harf Devrimi'nden sonra Latin alfabesiyle yazılmaya başlamıştır.
Türkçe yaklaşık bin yıl Arap harfleriyle yazıldıktan sonra, 1928'deki Harf Devrimi'nden sonra Latin alfabesiyle yazılmaya başlamıştır.
Osmanlıca Harfler
Osmanlı Türkçesi ya da Osmanlıca veya halk ağzında yanlış olarak Eski Türkçe (Osmanlı Türkçesi: لسان عثمانى, Lisān-ı Osmānī; تركی Türkī; توركجه Türkçe), 13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı Devleti'nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsça'dan etkilenmiş Türk dili. Alfabe olarak Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır.
Kaynak: wikipedia
19 Eylül 2012 Çarşamba
Osmanlıca Yapı Kitabesi
Osmanlıca Yapı Kitabesi: Fatih Sultan Mehmed türbesi kitabesi
Hüve’l hallâk’ul-bâki
Küllü nefsin zâikatul mevt
Cenâb-ı hazreti Abdülhamid han kıldırub tahrîr
bu pür-nûr merkade bu âyeti vaz etti ibred-gîr 1199
Fatih Sultan Mehmed türbesi 18. asır sonunda İstanbul’u tahrip eden büyük zelzelede yıkılmış, III. Mustafa tarafından devrin üslubuna göre yeniden inşa ettirilmiştir. Bundan sonra 1782 yılında çıkan büyük İstanbul yangınında Türbenin pek çok bölümü yanmış, bu kez I. Abdülhamid tarafından inşa tarzı değiştirilmeden özellikle ahşap kısımları yenilenmek suretiyle yaptırılmıştır.
5 Eylül 2012 Çarşamba
Osmanlıca Elif Harfi
Osmanlıca Elif Harfi
Elif, Arap alfabesinin ilk harfidir ve -a,-e arası bir sestir Ebced hesabında değeri bir'dir.Allah'ın mutlak birliğini temsil eden Elif, tek demek, ondan başka yok demek.
Elif harfinin anlamı:
Elif'in kelime anlamı dost, sevgi demektir.
Dildeki anlamı, herkesle iyi geçinen, iyi huylu, güzel demektir.
Elif bir demek,
Elif vahdet demek,
Elif doğruluk demek,
Sonuç olarak elif bir olan rab (Allah) Demek,
Bir de 'elif 'kelimesi vardır Ülfet eden, dost, tanıdık manalarına gelir.
Osmanlıca Vav Harfi
Vav harfinin Sırları
Küçükçekmece'deki Cennet Kültür ve Sanat Merkezi, "Mütevazı Bir Harf Hikâyesi; Vav ve Amentü Gemisi" sergisini misafir ediyor şu sıralar. Sergilenen her tablo, insanoğluna söylenen, "Vav gibi olun." öğüdünü hatırlatıyor. Nasıl vav gibi olunur, bunu öğrenmeye çalışırken ayrıntılara takıldık. Vav harfinin hikmetleri, kulaktan dolma bildiklerimizden fazlasıymış meğer...
Anne karnındaki bir insan sureti ya da secdeye varmış, acizlik makamında bir kul silüeti: Vav... Çileyle yoğrulmuş bir kulun edeple eğilişi, alnını seccadeye sabitleyişi, sıfır olup sonsuzluğa uzanışı... Hepsi "vav" ismiyle müsemma! Vav, adı söylenmeye bile çekinilen bir gizli sır, bir ağır emanet gibi kalpte saklanmış. Kalbe hayat veren müstesna sevgilinin sembolüne dönüşmüş, kâinatın ta ilk gününde. Allah'ın (cc) Vahid ismini, birliğini ve benzersizliğini, temsil etme görevini üstlenmiş. Ve Rabb'in kudretiyle yarattığı kâinatın yerini tutmak bir tek vav harfine nasip olmuş.
Vav, hayatın özeti bir nevi, yaşantısı Allah'a (cc) yakın olan bir kulun büyük sevdası, bir hattatın baş tacı her daim... Hat sanatının ilk öğrenilen harfi o. O yazılınca, diğerleri peşinden bir bir dökülüveriyor. Diğer bütün harfleri, kelimeleri bir araya getiren, eksik parçaları tamamlayan harf "vav". Tıpkı ayrı duran hatları sımsıkı birleştiren bir çengel gibi... Bir de rahlenin önünde kendini vav çekmeye hazırlayan öğrencinin imtihanı. Çekilmesi en zor harf olduğundan bu. Koca bir kalp dolusu aşk, çok maharet, çok sabır istiyor.
Kayıkçının nasibi, Hafız Osman hediyesi
Meşhur bir hikâyedir: Osmanlı Devleti'nin en büyük hat sanatı ustalarından biri Hafız Osman'dır. Hafız Osman, emekli olduktan sonra kafa dinlemek için o devrin en sakin semtlerinden biri olan Üsküdar'a yerleşir. Fırtınalı bir günde kayıkla Beşiktaş'a geçmek ister. Sahilden bir kayığa biner. Yol bitmek üzereyken kayıkçı ücretleri ister. Fakat Hafız Osman, yanına para almayı unuttuğunu fark eder. Tabii artık çok geçtir. Bir çare gelir aklına...
Kayıkçıya "Efendi, yanımda param yok, ben sana bir 'vav' yazayım; bunu sahaflara götür, karşılığını alırsın." der. Kayıkçı, yüzünü ekşitip söylenerek yazıyı alır. Bir zaman sonra kayıkçının yolu sahaflara düşer. Bakar ki yazılar, levhalar iyi fiyatlara alınıp satılıyor; cebindeki yazıyı hatırlar ve satıcıya götürür. Satıcı yazıyı alır almaz, 'Hafız Osman Vavı' diyerek açık artırmaya başlar. Sonunda çok iyi bir fiyata satar. Kayıkçı, bir haftalık kazancından daha fazlasını bu 'vav' ile kazanmıştır.
Gel gelelim, bir gün Hafız Osman karşıya geçmek istediğinde yine aynı kayıkçıyla karşılaşır. Yol bitmek üzereyken ücretler toplanır. Hafız Osman da parayı kayıkçıya uzatır. Kayıkçı, "Efendi, para istemez; sen bir 'vav' yaz yeter." der. Hafız Osman, tebessüm ederek cevap verir kayıkçıya: "Efendi, o 'vav' her zaman yazılmaz. Sen dua et başka bir gün para kesemi yine evde unutayım..."
Bir kulun altı Amentüsü
Ebced hesabında altı demektir "vav". Yani, altı amentüsü (Amentü, Türkçede inanmak, iman etmek anlamına gelir.) inanan insanın. Altı yaradılış hikâyesi, koca kâinatın... Vav harfinin kâinatı temsil etmesi de bu yüzden. İslam âlimlerine göre Allah kelimesini tasavvufta karşılığı "66" sayısı... Birbirine kenetlenmiş iki vav harfi, Rabb'imizi temsil ediyor yani. Vav bir başına değil de başka bir vav ile bir araya gelip de Allah'ı anlatıyor. İşte bundan 'vav'ın birliği, dirliği, beraberliği ve haddini bilmesi...
Hünkâr mahfilinde muhakkak bulunurdu
Osmanlı döneminde padişahın namaz kıldığı yeri, hünkâr mahfilini düşünün. Bu makamın kapısı bir insan boyundan çok daha kısa olurmuş. Kapısının üzerinde ise iki "vav" harfi, 66 ifadesi, yani yüce Allah'ın isminin sembolü muhakkak bulunurmuş. Padişah başını eğsin, kul olduğunu bilsin, ayakları yere bassın diye... Çünkü bu âlemi yaratan, sonsuz kudret sahibi Allah (cc) var; unutmasın diye.
Kaynak: Zaman Gazetesi
Osmanlıca Hat Yazılarının Çeşitleri
Osmanlıcada Kullanılan hat Sanatı Yazı Çeşitleri
Ma'kıli Kalem:
Harflerin hepsi düz, köşeli, hendesi ve donuktur. Bu sebepten sertlik ve katilik ifade eder. Sarp, kübik, bir yazıdır. Bundan
dolayı gözlü ve başlı harfler hep muntazam murabba resmederler. Her harf değilse de çoğu dört hareketle meydana gelir. Bu sebepten Ma''kıliye Hatt-ı satrancili de denilmiştir.
Kufi Yazı:
Ma''kıliden farklı olarak düzlük ve yuvarlaklık muayyen nispetler altında karıştırılmış ve kalemin tabiatı ona göre
ayarlanarak yazışta harekete hakim kılınmıştır. Bundan dolayı gözlü ve başlı harflerin hareketi Ma''kilide dört iken bunda üçe indirilmiş olduğundan Kufinin her çeşidinde başlı ve gözlü harfler üçgenimsi ve yuvarlağımsı durum alırlar. Her harf en az üç hareketle vücuda gelir.
Aklam-ı Sitte:
İslam yazıları arasında Aklam-ı sitte diye şöhret bulmuş olan ve Şeş kalem dahi denilen Kufiden sonra mevzun yazıların aslı ve kaynağı sayılan altı kalemin neler olduğu hakkındaki görüşler oldukça farklıdır. Akalm-ı sitte Ma''kil ile Kufi''nin karışımından değil Kufi''den çıkarılmıştır.
Yedi Kalemin Tarifleri:
1. Sülüs Kalemi: Her harfin altında dört parçası düzümsü altıda ikisi de yuvarlağımsı olacaktır.
2. Nesih Kalemi: Sülüs''e tabi olup kalınlığı onun üçte biri kadardır.
3. Muhakkak Kalemi: Bir buçuk hissesi düz bakisi müdevverdir, kalınlığı Sülüs kalemi kadardır.
4. Reyhan-i Kalemi: Muhakkak kalemine tabidir. Kalem kalınlığı Nesih kadardır.
5. Tevki Kalemi: Yarısı düzümsü ve yarısı yuvarlağımsıdır.Kalem kalınlığı Sülüs''e pek yakındır.
6. Rık'a Kalemi: Düzlüğü ve yuvarlığı değişik, çoğu harfleri bitişiktir. Kalem kalınlığı değişebildiği gibi belirli bir haddi de yoktur.
7. Ta'lik Kalemi: Her harfi tedviri (yuvarlama) olup musattah 8 düz harf yoktur.
Mevzun Kalemler (Ölçülü yazılar):
1. Kalem-i Sicilat
2- Kalem-i Dibac
3- Kalem-i Tobar-ı Kebir
4- Kalem-i Sülüseyn
5- Kalem-i Zenbur
6- Kalem-i Müfettah
7- Kalem-i Harem
8- Kalem-, Muamerat
9- Kalem-i Uhud
10-Kalem-i Kısas
11-Kalem-i Muammt.
12-Kalem-i Eş'ar
13-Kalem-i Celil
14-Kalem-i Mecmu
15-Kalem-i Riyasi
16-Kalem-i Nısf
14-Kalem-i Tunci
18-Kalem-i Müselsel
19-Kalem-i Müdemmec
20-Kalem-i Muhdes
21-Gubar-ı Hilye
22-Kalem-i Mensur
23-Kalem-i Mukterin
24-Kalem-i Havaşi
25-Kalem-i Lü'lüi
26-Kalem-i Mesafih
27-Kalem-i faddah-i Nesh
28-Kalem-i Gubari
29-Kalem-i Muallak
30-Kalem-i Muhaffef
31-Kaelm-i Mesafih
32-Kalem-i Mebsüt
33-Kalem-i Mukavver
34-Kalem-i Memzüc
35-Kalem-i Müellef
36-Kalem-i Tev'eman
37-Kalem-i Mu'ciz
38-Kalem-i Murassa
39-Kalem-i Nessah
40-Kalem-i Mahla
41-Kalem-i Havleci
42-Hafif-i Sülüs
43-Mahir Muhakkak
44-Kalem-i Siyakat
45-Kalem-i Divan,
46-Rıkk'a Divani
Kaynak: Türk İslam Sanatları Hat Dergisi
Osmanlıca Hat Sanatı Tuğra Hattı
Osmanlıcada Kullanılan Yazı Biçimleri: Tuğra
Hat Sanatı Yazı Çeşitlerinden Tuğra yazısı
Dîvân-ı Hümâyûn da hazırlanan belgelerde en çok göze çarpan "tuğra", Osmanlı
padişahlarının mührü ve bir çeşit imzasıdır. Oğuz Türkçe'sinde "Hakan'''' ın
imzası ve buyruğu" anlamındaki "Tuğrağ" kelimesinden türetilmiştir. Türklerin
geliştirdiği bir yazı biçimidir. Önceleri ferman, berat, vakfiye gibi yazılı
evrakın baş kısmına konan tuğranın zamanla kullanılma sahası yaygınlaşmış; tuğra
sonraları mühürler, paralar, pullar ve kitabelerde kullanılmaya başlanmıştır.
Osmanlı padişahlarının -baba adıyla beraber- ismini ve "el-muzaffer daima"
dileğini taşıyan tuğralar her padişahla beraber değiştirilir ve yeni padişah
tahttan ayrılana kadar da kullanılırdı. Ayrıca bu yazı tarzıyla, âyet, hadîs ve
güzel sözler de yazıla gelmiştir.
Yaygın olarak kullanılan çeşitlerini açıkladığımız hat san'''' atının; kalem-i
sicillat, kalem-i sülüseyn, kalem-i celil, kalem-i müselsel gibi daha pek çok
çeşidi vardır.
Hüsnühattaki bu zenginlik, tabiatta var olan çeşitliliği ve âhengi ifade etme
gayreti olarak adlandırılabilir. Çünkü Allah, isimlerinin tecelligâhı olan
kâinatı yaratırken, san'''' atlarını da en güzel şekilde o âlem içinde var
etmektedir. Yani kâinattaki en güzel, en muhteşem san'''' at, Yüce Yaratıcı''''
nın yaratmadaki san'''' atıdır. Hat san'''' atında insanın san'''' at
anlayışındaki incelikler ve zevk-i ruhanisi bütün derinlikleriyle uygulanmış,
meydana getirilen eserlerde hem yazı güzelliğine, hem de ifadelerin mânâ
güzelliğine dikkat edilmiştir. Böylece yazı ve söz çok zârif bir san'''' atta
bütünleşmiştir. Göz, kâinatla bütünleşmeye çalışan san'''' atı temâşa ederken,
san'''' atlı yazıların ifade ettiği mânâlar, insan zihninde ve yüreğinde yeni
ufuklar açmıştır. Tarih boyunca hattatlarımız, âlemdeki bu zarafet ve letâfeti,
kısmen de olsa hat san'''' atındaki çeşitlilikle yazı diline aktarmaya
çalışmışlar günümüzde de bu çalışmalar devam etmektedir.
Osmanlıca Hat Sanatı Divani Hattı
Osmanlıcada Kullanılan Yazı Biçimleri: Divani
Hat Sanatı Yazı Çeşitlerinden Divani hattı
İran’da resmi yazışmalarda kullanılan ta’lik hattı 15. yüzyılda Osmanlılara
Akkuyunlular yoluyla gelmiş ve kısa zamanda büyük değişikliğe uğrayarak Dîvân-ı
Hümâyun’daki resmi yazışmalar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu sebeple divanî
adını almıştır. Celî divanî devletin üst seviyedeki yazışmalarında
kullanılmıştır. Bu iki yazıda Türklerin icadıdır.
Osmanlıca Hat Sanatı Ta’lik Hattı
Osmanlıcada Kullanılan Yazı Biçimleri: Ta’lik
Hat Sanatı Yazı Çeşitlerinden Ta’lik hattı
Tevkî hattının 14. asırda İran’da kazandığı değişiklikle
ortaya çıkmış olup daha çok resmi yazışmalarda kullanılmıştır. Ta’lik “asma,
asılma” anlamına gelmektedir. Bu adı almasının sebebi harflerin birbirine
asılmış gibi bir manzara arz etmesinden ileri gelmektedir. Ta’lik yazı her
şeyden önce harf şekillerinin oranlığı ve çizgilerinin musikisi ile dikkati
çeker. Ta’lik yazıda üslup vardır. İran Ta’lik üslubu ve Osmanlı Ta’lik üslubu.
Anadolu’da hattatlar 14. yüzyıla kadar İran üslubunun etkisinde kaldı. Fakat
Türk hattatları bu yazıda kendi görüş ve sanat anlayışlarını uygulamışlardır.
Yesârî’nin öncülüğü ve oğlu Yesârî-zade Mustafa İzzet’in gayreti ile yeni bir
üslup meydana geldi. Haşmetli sülüsün yanında ince, kavisli, narin yapısı ve
harekesiz yazılışıyla hoş ve şiir gibi görünüşe sahip olan bu Osmanlı ta’lik
hattının hurde(küçük) ve hafi(ince) denilen şekli edebi eserlerde ve divanlarda
kullanılmış, fetvahanenin de resmi yazısı olmuştur.
Osmanlıca Hat Sanatı Rik'a Hattı
Osmanlıcada Kullanılan Yazı Biçimleri: Rik'a
Hat Sanatı Yazı Çeşitlerinden Rik'a hattı
Tevkî’nin kurallarına bağlı olup onun nesih gibi küçük yazılan Sözlükte “küçük
sayfa ve mektu” anlamına gelen rik’a, vakıf işlerinden başka Kur’an-ı Kerim’in
sonunda dua sayfasında; yani hattatın kendi adını andığı ve eseri yazdığı yeri,
tarihi ve Allah’a duasını bildiren bir veya iki sayfalık yerinde çoklukla
kullanılmıştır. Aklâm-ı sitte’den ayrı üslupla gelişen ta’lik , divani, celî
divanî, rik’a da önemli yazı türleridir. Osmanlı Türklerinin icadi olan rik’a
divanî hattındaki dikey harflerin boylarının biraz küçültülmesi, sadeleşmesi,
kavis ve meyillerinin azalmasıyla meydana gelmiştir. Sarayda doğan bu hat günlük
yazışmalarda ve mektuplarda kullanılmıştır. En eski örneklerine 18. asrın ilk
yarısında rastlanan rik’a 19. asırda Bâbıâli’de gelişmiş ve asıl hüviyetini orda
bulmuştur. Bâbıâli’de Mümtaz Efendi (ö. 1871) tarafından yazıldığı ve üslubu
sonradan gelenler tarafından takip edildiği için Mümtaz Efendi rik’ası veya
Bâbıâli rik’ası diye anılmıştır. Mehmet İzzet Efendi (ö 1903) tarafından
geliştirilen ve sıkı kaidelere bağlı kalan bir çeşit rik’a daha doğmuştur. İzzet
Efendinin rik’ası denilen bu yazı daha sonra Arap aleminde celî şekliyle revaç
bulmuştur.
Osmanlıca Hat Sanatı Tevki Hattı
Osmanlıcada Kullanılan Yazı Biçimleri: Tevki
Hat Sanatı Yazı Çeşitlerinden Tevki hattı
Sülüs’ün kurallarına bağlı olup onun biraz küçük boyda olanıdır. En belirgin özelliği birleşmeyen harflerinde birbirine bağlanabilmesidir. Eskiden halife ve vezirlerin mektubu bu yazı ile yazılırdı.
Tevkî, padişahların buyruklarının üzerine yazılan, çekilen nişanın da adıdır. Bu yazı genellikle vakıf işlerinde kullanılmıştır.
2-3 mm. kalınlığında ve kelimelerin arası birleştirilerek yazılır. Tevki, Osmanlı Divani yazısının esasını teşkil etmiş, beratlarda ve menşurlarda (ferman) kullanılmıştır. Bazı eski tuğraların imzalarında da bu yazıya rastlanır. Tuğrakeşlere de önceleri Tevki-i denilmiştir. Tuğra, İmparatorluk devrinde padişahın imzası yerine kullanılmıştır.
" .. An'aneye göre tuğra Oğuz Han'ın yazılı nişanıymış. Bir kısım Türk
tarihçileri bu tabirin efsanevi bir kuş ve aynı zamanda Oğuz Han'ın arması olan
Tuğra'dan geldiğini ileri sürmektedirler. Kelimenin aslı Oğuz lehçesinde Tuğrağ
olup, hükümdarın basılı nişanı, damgası anlamına gelmektedir. Bu husus Kaşgarlı
Mahmud'un Divan ü Lügat-it-'Türk'ünde de belirtilmiştir. Batı Türkçesinde
kelimenin sonundaki gayın harfi okunmadığından, kelime Tuğra şeklinde
kullanılmıştır.
Kelimenin Farsçası Nişan, Arapçası Tevkii'dir ... Osmanlı tarih vesikalarında
değişik tabirlerle kullanılan Tevki-i hümayun, Tevki-i refi, Şerif-i alişan-ı
sultani, Tuğray-ı garray-ı sami mekan-ı hakani, Tevki-ı refi-i hiimayun,
Nişan-ı hümayun, MisaJ.-i meymun, Nişan-ı şerif-i alişan, Alamet-i şerife ve
Tuğrayı-ı garra gibi tabirlerin hepsi tuğra demektir.
Ahidname, ferman, berat ve name-i hüınayun gibi vesikaların baş tarafına
yazılan tuğra; Nişancı, Tevki-ı, Tuğrai veya Muvakki denilen şahıslar
tarafından çekilirdi... XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Nişancıların 'Tıığrakeş
adlı bir yardımcıları olmuş, tuğra çekmek vazifesini bunlar üzerlerine
almışlardır. 1836'da Nişancılık ilga edilmiş ve bunların vazifesi Defter
eminlerine devredilmiştir. Defter eminleri de tuğra çekmek için Tuğranü-vis adlı
memurlar tayin etmişlerdir.
Osmanlıca Hat Sanatı Nesih Hattı
Osmanlıcada Kullanılan Yazı Biçimleri: Nesih
Hat Sanatı Yazı Çeşitlerinden Nesih hattı
Hat Sanatı Yazı Çeşitlerinden Nesih hattı
Kalınlığı Sülüs ün üçte biri kadardır. Küfi yazının köşeleri nin yuvarlanması ile meydana gelmiştir. Hicri IV. yüzyılda ilk örnekleri görülen Nesih, V. ve VII. yüzyıllarda klasik olgunluğa kavuşmuştur. Daha çok Kur an lar Nesih le yazılmıştır. Türk hattatlarınca çok kullanılmış bir yazıdır.
Osmanlıca Hat Sanatı Reyahani Hattı
Osmanlıcada Kullanılan Yazı Biçimleri: Reyahani
Hat Sanatı Yazı Çeşitlerinden Reyahani hattı
---
Muhakkak’ın kurallarına bağlı olup onun küçük yazılan şeklidir. Bu iki yazı 16.yüzyıla kadar sülüs ve nesih ile birlikte her yerde, bilhassa Kur’an-ı Kerim’in yazılmasında kullanılmışken bu tarihten sonra herhalde fazla yer kaplamasından olacak ki bütün İslam ülkelerinde terk edilmiştir.
Osmanlıca Hat Sanatı Muhakkak Hattı
Osmanlıcada Kullanılan Yazı Biçimleri: Muhakkak
Hat Sanatı Yazı Çeşitlerinden Muhakkak hattı
“Muntazam ve muhkem” anlamına gelen bu yazının harfleri sülüse nispetle daha
büyüktür. Yani dikey alanlarla “sin, fe, kaf ve nun” gibi çanaklı tabir edilen
harflerin sola uzanan tarafları daha uzundur. Dönüş noktaları köşelicedir ve
sülüsteki gibi derin değildir. Ayrıca satır halinde yazılır ve giriftlikten
uzaktır. Harfleri ve kelimeleri açıktır.
Kaynak: Türk İslam Sanatları Hat Dergisi
Osmanlıca Hat Sanatı
Osmanlıca Hat Sanatı Yazı Örnekleri:
Hat Sanatı Yazı Çeşitleri
Aklâm-i sitte; sülüs-nesih, muhakkak-reyhânî, tevkî-rik’a
şeklinde birbirine tabi ikili guruplar halinde sıralanabilir. Bu üç guruptan
sülüs, muhahhak, tevkî ağız genişliği 2mm.; nesih reyhanî, rik’a ise 1mm.
civarında olan kamış kalemle yazılır. Yazı karakteri itibariyle muhakkak ile
reyhânî, tevkî ile rik’a birbirine çok benzeyen yaşları farklı iki kardeşi
hatırlatır. Sülüsle nesih arasında ölçü dışında da belirgin şekil farklılıkları vardır.
Kaynak: Türk İslam Sanatları Hat Dergisi