Osmanlıca Tuğra: Tuğraların Yapısı
Sere (Tuğranın alt tarafı-asıl tuğra metninin yazıldığı kısım)
Beyze (Tuğranın sol tarafı – han ve bin kelimelerinin son harfleri)
Tuğ (Tuğranın üst tarafı – dik çizgiler, elif harfi şeklinde)
Hançere (Tuğranın kolları – beyzelerin ucundan devam eden çizgiler)
(hançere; şekil olarak kılıca benzer, bu nedenle kılıç da denir)
Şehzâde Tuğraları Padişah Tuğralarından farklıdır.
Osmanlı padişahlarının erkek çocuklarına Çelebi Mehmed zamanına kadar çelebi bundan sonrada şehzâde denmiştir.
Şehzâdeler kendi adlarına para bastıramaz, kendi adlarına hutbe okutamazlardı. Bu iki imtiyaz yalnız padişahlara aittir. Şehzâde tuğraları da padişah tuğralarına benzer şekilde tanzim edilmişlerdir. Şekil, istif ve metin bakımından pek farklı değillerdi.
Nişancılar Padişahların Tuğrasını çekerler.
Nişancılar devletin eski ve yeni kanunlarını ve protokolü en iyi bilen, şeriatı ve hukuk kanunlarını telif eden kişilerden seçilirdi. Nişancılar bütün resmi evrakı kontrol ederek padişahın alâmeti şerifesi olan tuğrayı çekerlerdi. Padişahların imzası yerine geçen tuğralar padişahlar için çok büyük önem taşırdı. Osmanlı Padişahları tahta çıktıkları ilk gün, kendisine gösterilen örnekler arasından bir tuğra istifi seçer ve bunu saltanatı süresince değiştirmezdi.
Her padişah, içinde kendi adı da geçen Tuğrasını döneminin en önemli hattatlarına yaptırır aynı zamanda da nişancılarını farklı kişilerden seçerlerdi.
Tuğralarda Sultanın Babasının Adının Yer Alması Çok Önemlidir.
Padişah tuğrasının istifini seçtikten sonra, tuğraya babasının ve kendisinin ismi eklenirdi. Böylece o tuğranın hangi Osmanlı Sultanına ait olduğu kolayca anlaşılabilirdi.
Osmanlı padişahlarının tuğraları sanatsal açıdan ayrıcalıklı bir konuma sahiptir.
Tasarım ilkeleri, kaligrafik zenginlik ve biçimsel anlamda hat sanatında tek örnektir. İçinde müzik de vardır, resim de. Tarih de vardır, hayal gücü de...
Tuğra bu anlatım gücünü ve zenginliğini belgesel boyutu yanında sanatsal gücünden de alır ancak çoğu zaman Tuğraların belgesel boyutları ön planda tutulduğu için sanatsal zenginliği ihmal edilir.
Tuğra bir doğrulama ve tasdik etme işaretidir. Osmanlılarda tuğra, sultanın yazılı alâmeti, nişanı yani bir nevi imzasıdır tasdik edici ve doğrulayıcı bir işaret olarak kullanılmış ve fermanların sonlarında alâmet-i şerifime itimat kılasınız sözü yer almıştır.
Osmanlı devletin kuruluşundan saltanatın kaldırılmasına kadar önemini kaybetmeden çok değişik yerlerde kullanılmış, hat sanatımızın bir kolu olarak gelişmiş, devrini tamamlamış ve bu gün kültürümüzün bir parçası olarak tarihe mal olmuştur.
Önceleri berat, menşur, ferman, vakfiye, hüküm, mülknâme ve hüccet gibi evrak üzerine çekilen tuğra, daha sonraları paralarda, defter kayıtları başında, bir hanedan arması olarak bayraklarda, pullarda, resmî abidelerde, nişanlarda, madalyonlarda, harp gemileri üzerinde ve binalarda kullanılmıştır.
Tuğra 4 bölümden oluşur.
Sere (Tuğranın alt tarafı-asıl tuğra metninin yazıldığı kısım)
Beyze (Tuğranın sol tarafı – han ve bin kelimelerinin son harfleri)
Tuğ (Tuğranın üst tarafı – dik çizgiler, elif harfi şeklinde)
Hançere (Tuğranın kolları – beyzelerin ucundan devam eden çizgiler)
(hançere; şekil olarak kılıca benzer, bu nedenle kılıç da denir)
Şehzâde Tuğraları Padişah Tuğralarından farklıdır.
Osmanlı padişahlarının erkek çocuklarına Çelebi Mehmed zamanına kadar çelebi bundan sonrada şehzâde denmiştir.
Şehzâdeler kendi adlarına para bastıramaz, kendi adlarına hutbe okutamazlardı. Bu iki imtiyaz yalnız padişahlara aittir. Şehzâde tuğraları da padişah tuğralarına benzer şekilde tanzim edilmişlerdir. Şekil, istif ve metin bakımından pek farklı değillerdi.
Nişancılar Padişahların Tuğrasını çekerler.
Nişancılar devletin eski ve yeni kanunlarını ve protokolü en iyi bilen, şeriatı ve hukuk kanunlarını telif eden kişilerden seçilirdi. Nişancılar bütün resmi evrakı kontrol ederek padişahın alâmeti şerifesi olan tuğrayı çekerlerdi. Padişahların imzası yerine geçen tuğralar padişahlar için çok büyük önem taşırdı. Osmanlı Padişahları tahta çıktıkları ilk gün, kendisine gösterilen örnekler arasından bir tuğra istifi seçer ve bunu saltanatı süresince değiştirmezdi.
Her padişah, içinde kendi adı da geçen Tuğrasını döneminin en önemli hattatlarına yaptırır aynı zamanda da nişancılarını farklı kişilerden seçerlerdi.
Tuğralarda Sultanın Babasının Adının Yer Alması Çok Önemlidir.
Padişah tuğrasının istifini seçtikten sonra, tuğraya babasının ve kendisinin ismi eklenirdi. Böylece o tuğranın hangi Osmanlı Sultanına ait olduğu kolayca anlaşılabilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzu yazınız...