Osmanlıca Türkçesi عثمانليجة - لسان عثمانى Lisan-ı Osmani - Osmanlı Türkçesi - Tarihi Türkiye Türkçesi - Ottoman OSMANLI osmanli turkish Türkçe TURKCE OSMANLI TURKCESI OSMANLI Türkçesi ESKI TURKCE eski türkçe ESKI YAZI alfabe elifba alphabet OSMANLICA osmanlica Turkce turkish dil lisan language klavye keyboard turk dili Q klavye Turkish Q keyboard eski Turkce eski yazi
2 Mayıs 2015 Cumartesi
Osmanlıca Şiir Han Duvarları
Osmanlıca Şiir Han Duvarları Faruk Nâfiz ÇAMLIBEL
Bir bölüm.
Han Duvarları
Faruk Nâfiz ÇAMLIBEL
Bir bölüm.
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, Bir dakika araba yerinde durakladı...
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar.
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya, Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık! Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı. Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler, Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler!
Ellerim takılırken rüzgârların saçına, asıldı arabamız bir dağın yamacına.
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık, Yalnız arabacının dudağında bir ıslık.
Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar, Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar.
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu, gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince. Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi. Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.
Gurbet, beni muttasıl çekiyordu kendine. Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine!
Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali, Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan, bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
Tekerlekler, yollara, bir şeyler anlatıyor... Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine, Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.
Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan, Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu, Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu!
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı. Bir kenarda göründü beldenin viran hanı...
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya, toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı, Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor, Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
Faruk Nâfiz ÇAMLIBEL